22 Ağustos 2012 Çarşamba

Caesar II


Caesar II

Şehir kurma simülasyonları sevilen türlerden biridir. Caesar II Roma İmparatorluğunu bize tekrardan kurma hatta yeni Caesar olma imkanı veriyor. Oyunu Impression Games geliştirmiş, Sierra 1995 yılında piyasaya sürmüş.

Oyuna güzel şehirlerle başlamıyoruz tabi ki. Göçebe çadırları ile başlayarak şehrimizi güzelleştirmeye koyuluyoruz. İnsanlara su getiriyor, marketler, tapınaklar, hastaneler, tiyatrolar, parklar yaparak şehrimizi geliştiriyoruz. Bunun yanında şehrin ekonomisi için bakır ve demir işleme, et ve üzüm üretme, kil ve taş yapma gibi işlerle şehrimizin gelişimine katkı sağlıyoruz. İnsanlar su, market, tapınak gibi temel ihtiyaçları karşılandıktan sonra çadırlar yerine evlerde oturmaya başlıyor, bu evlerde yaşayan halk, tiyatro, okul, arena gibi lüks isteklerde bulunmaya başlıyor. Bu istekleri de gerçekleştirince daha güzel görünümlü evlerde yaşamaya başlıyorlar.

Şehir kurma ve “şehir-eyalet-imparatorluk” olmak üzere iki farklı şekilde oynanabiliyor Caesar II. İkinci seçenekte sadece şehri kurmak değil, onu dış tehditlerden koruma görevimiz var. Bunun için silahlanıp ordumuzu kuruyoruz. Savaşlarda çok stratejik durumlar yok, kalabalık olan güçlü olan ordu oluyor. Bu seçenekte bölümler geçtikçe rütbeler atlayarak yeni Caesar olmaya yaklaşıyoruz.

Grafikler ve sesler oyunu denemeniz için yeterli. Çizimler ve renk kullanımı gayet güzel, ses efektleri ve müzikler de hoş yapılmış. Uzun uzun anlatmaya gerek yok zaten. Deneyen arkadaşların pişman olmayacağından eminim. İyi eğlenceler.


6 Ağustos 2012 Pazartesi

Diggers 2 : Extractors


Diggers 2 : Extractors

Benzer örnekleri olmasına rağmen basit ama ilginç içerikli bir “puzzle”  oyunu Diggers 2 : Extractors. İlk oyunu da severek oynamıştım fakat ikinci oyunu yazmaya karar verişimin sebebi oyunun oynanabilirliğiyle ilgili. İkinci oyunla birlikte oyunu oynamak çok daha kolay olmuştu.

Oyun “Zarg” isimli bir gezegende başlıyor. İki imparatorluk gezegendeki çıkarları için savaşırken, mühendislikte ileri olan imparatorluk şehirlerine çekiliyor. Oyunun giriş videosunda da görülebileceği üzere yer bir anda sarsılmaya başlıyor ve şehirler kara parçaları halinde gezegenden ayrılıp yükselmeye başlıyor. Amacımız “extractor takımı” olarak bu ayrılan parçaları tekrar birleştirmek. Bunun için farklı özellikleri bulunan 3 ırk üyelerinden takım oluşturup, kara parçalarındaki kalkan jeneratörlerini yok etmemiz gerekiyor. Bu zırhları parçalamak için “kazıyoruz”. Uğradığımız kara parçalarını kazarak kalkan jeneratörüne ulaşmak amacındayız, kazarken bulduğumuz madenleri satarak para kazanıyor ve zırh jeneratörüne ulaşmamızı kolaylaştıracak  cihaz ve ekipmanları satın alıyoruz.

3 farklı ırk olduğunu söylemiştim. Bunlar “Raider”, “Boid” ve “Habbish” ırkları. Raider ırkı, en iyi kazıcılar. Boid ırkı ise güçlü, hartida karşınıza çıkan düşmanları öldürmede ve haritayı keşfetmek için kullanmada tercih edilmesi gerekli. Habbish ırkı ise teleport olurken canları azalmıyor. Her ırkın teleport olma özelliği var fakat her teleport olduklarında bir miktar can kaybediyorlar. Bu teleport olduğumuz yer ise kara parçalarına yaklaştığımız uzay aracımız. Madenleri satıp ve işimizi kolaylaştıracak cihaz ve ekipmanları aldığımız yer burası. İlk yardım çantası, Kalkan jeneratörünü yok etmek için patlayıcılar, işimizi kolaylaştıran kazı makinaları ve uçan platformlar, düşmanlarımızı için tuzaklar ve sismik harita cihazı gibi bir çok güzel düşünülmüş cihaz ve ekipman satın alabiliyoruz. Kalkan jeneratörünü yok edip, uzay aracımızın yakıtını alıp (bulduğumuz madenlerden  yakıt elde edebiliyoruz veya satın alabiliyoruz) uzay aracımıza ışınlandığımızda yeni bölüme geçiyoruz. Bazı bölümlerde kalkan jeneratörünü yok etmek için zamana karşı yarıştığımızı da hatırlatayım.

Grafikler bir dos oyunu için güzel. Oyunu yazmak için tekrar oynadığımda “ses” olayını çözemediğim için bir şey diyemiyorum. Deneyen arkadaşların oyunun kontrolleri yüzünden bırakmamalarını umuyorum. Çünkü klavye ile çok kolay oynanabiliyor. Eğlenceli oyunlar dilerim…

29 Temmuz 2012 Pazar

Lotus 3 - The Ultimate Challange


Lotus 3 – The Ultimate Challange

Lotus serisi, Magnetic Fields tarafından geliştirilip Gremlin Graphics tarafından piyasaya sürülmüş. Bu 2D yarış oyununun isminden de tahmin edilebileceği üzere sadece “Lotus” marka araçlar kullanılmış.

Oyun gayet basit bir menüyle başlıyor. Yarış türü, pist seçimi, vites seçimi, oyuncu ismi, oyuncu sayısı, kontroller ve ses gibi ayarlarımızı yapabiliyoruz.  Zamana karşı mı yoksa normal rakiplere karşı mı yarışacağımızı seçiyoruz. İsmimizi yazıyor, vitesi otomatik mi yoksa manuel mi kullanmak istediğimizi belirliyor ve yarışacağımız yeri seçiyoruz. Daha sonra Esprit S4, Elan SE ve M200’den istediğimiz model arabamızı seçiyoruz. Bunların dışında yarışa başlamadan önce dinleyeceğimiz müziği seçebiliyoruz. Bir dos oyunu için gayet güzel bir özellik :) Ayrıca Lotus 3’ü 2 kişi oynayabiliyoruz. Ekran yatay olarak ikiye bölünüyor, seçimlerimizi yaptıktan sonra yarışmaya başlıyoruz. O dönemde bir süre kardeşimle bilgisayar kavgası yapmaktan kurtulmuştuk :)

Menünün sol alt köşesindeki “Constructor (RECS)” seçeneği ile viraj, engel, yokuş gibi birkaç temel parametre ayarlayarak kendi pistimizi oluşturabiliyoruz. Şimdi ne kadar etkiler bilemiyorum ama o dönemde tekrar oynanabilirliği yeterince arttırıyordu.

Grafikler oyunu denemenize engel teşkil etmiyor. Çizimler güzel, renk tonlamasıyla hızlanma hissi verilmiş. Yarış esnasında dinleyebildiğimiz 6 şarkı ise eğlenceli. Oynanış gayet basit ve kolay. Diğer arabalara veya tabelalara, ağaçlara çarpsanız da arabanız kesinlikle hasar almıyor. 

Alın bir arkadaşınızı oynayın işte. Maziyi hatırlayın, vay be oyunlar nerelerden nerelere gelmiş falan deyin :) Keyifli oyunlar…





25 Temmuz 2012 Çarşamba

X-Com : Ufo Defense


X-Com : Ufo Defense

X-Com : UD, internet ortamındaki birçok “gelmiş geçmiş en iyi oyunlar” listesinde en üst sıralarda bulunuyor ve hatta bazılarına göre gelmiş geçmiş en iyi oyun olarak gösteriliyor. Bence haksız değiller…

Oyun, Mythos Game tarafından geliştirilmiş ve 1994 yılında MicroProse tarafından yayınlanmış. Tur bazlı strateji ( Turn Based Strategy ) türündeki oyunun konusu, insanların dost canlısı olmayan uzaylılara karşı verdiği mücadele oluşturuyor. Dünya uzaylılar tarafından işgal edilir, insanlık X-Com adlı örgütü kurar ve uzaylılara karşı mücadele başlar. Biz de oyun boyunca bu örgütü yönetiyoruz.

Bence X-Com : UD, ( Avrupa’daki adıyla Ufo : Enemy Unknown ) ne kadar methedilirse azdır. O tarihte böylesine yoğun içerikli, oyuncuyu oyuna bağlayan, eğlendiren, belki de bir o kadar geren ve eskiyen seslerine ve grafiklerine rağmen hala oynanabilen bir “başyapıt” nasıl yapılabilir anlamak çok güç.

Oyun boyunca neler yapıldığından çok kısa bir şekilde bahsetmek geriyor bence. Oyunda iki farklı temel ekran var. Birincisi Dünyayı gördüğümüz “Geoscape” ekranı diğeri ise taktiksel savaşlarımızı yaptığımız “Battlescape” ekranı. İlk hareketler Geoscape ekranında gerçekleşiyor. Uygun yerlere üslerimizi kuruyoruz, düşmanın saldırdığı şehirleri, uzay araçlarının hareketlerini bu ekranda görüp, müdahale ediyoruz. Sağdaki menülerden uzay aracı filomuzu, üslerimizi, teknolojimizi görebiliyor ve zamanın akış hızını ve dünyayı görüş açımızı değiştirebiliyoruz. Üslerimizin bulunduğu ekranda ise bir çok farklı seçenekler var. Üssümüze, gelişen teknolojimizle birlikte yeni laboratuvarlar, araştırma merkezleri,  savunma sistemleri ve daha bir çok bina ekleyebiliyoruz. Yeni personel, silah ve mühimmat alabiliyor, bunları diğer üslerimize transfer edebiliyoruz. Bunların yanında (bence oyunun en güzel olan noktası), araştırma ekibimiz ile kendi teknolojimizi geliştirebiliyor. Ayrıca düşmandan edindiğimiz, uzay aracı parçaları, silahlar, mühimmatlar, cesetlerle ve hatta canlı yakaladığımız uzaylıları deneylere tabii tutarak uzaylıların teknolojisini öğrenebiliyoruz. Daha sonra keşfettiğimiz teknolojileri üretim ekibimiz ile kullanıyoruz. Bunlardan başka müdahale edebileceğimiz çok nokta olmasına rağmen basit menü sayesinde bunları da zorlanmadan yapabiliyoruz. Battlescape ekranında ise düşmanla çarpışıyoruz. Her askerin bir hareket puanı var. Bu hareket puanını kullanarak uygun hareketlerimizi yaptıktan sonra tur sırası düşmana geçiyor. Düşman hamlesini bitirdikten sonra sıra tekrar bize geçiyor. Savaşırken, her oyunda olduğu gibi sık sık save etmek gayet faydalı. Şunu söylemeliyim ki anlatmakla bitiremeyeceğim bir oyun olduğu için en azından fikir edinmeniz amacıyla yapılabilecek “bazı” şeyleri kısa kısa anlatmaya çalıştım. Umarım içerik hakkında fikir verebilmişimdir.

Grafiklere bence çok başarılı. Oyunu çok sevdiğimden mi diye düşünüyorum ama kesinlikle değil çünkü renkler ve çizimler çok güzel, oyunda görmemiz gereken en ufak cisimleri bile ayırt edebiliyoruz. Battlescape ekranı her seferinde “random” olarak oluşuyor güzel düşünülmüş detaylar var. Müzikler çok güzel, konsepte uygun ve gerilim dolu, özellikle intro müziği hafızalara kazınır cinsten. Sesler gayet yeterli zaten kapı gıcırtısı, ölüm çığlılğı, ayak sesi ve çevre seslerinden başka bir şey yok. Taktik ekranında ölen insanın çığlığını bugün bile farklı yerde duyabilirsiniz fakat bu sesin ilk defa bu oyunda mı kullanıldığından emin değilim. Yıllar sonra bahsettim çığlık sesini bir reklamda duyunca bir anda irkilmiştim:) Oynanabilirlik ise çok basit, geoscape menülerinin sadeliği işleri çok kolaylaştırıyor ve çok detaylı gibi görünen ayarlamaları bile kolayca yapılabiliyoruz. Battlescape ekranı da aynı şekilde, personelinize ait bilgileri kolayca görmenizi sağlıyor. Savaştığımız ekranda ihtiyacımız olan her türlü bilgiyi görebilmemiz çok faydalı oluyor.

Sanırım bu kadar övgüden sonra oyunu kesinlikle deneyin demem bile gereksiz gözüküyor. Benim abarttığımı düşünüyorsanız, ufak bir araştırmayla oyunun çok güzel olduğunu öğrenebilirsiniz. Bu arada, oyunun günümüz uyarlaması olan X-Com : Enemy Unknown Ekim 2012’de piyasaya sürülecek. X-Com : UD’in yaşattığı hazzı yaşatamayacağını düşünsem de X-Com : EU sabırsızlıkla beklediğim oyunlar arasında bulunuyor.  Neyse bunca yazıdan sonra benim için tekrar oynama vakti gelmiştir :)




24 Temmuz 2012 Salı

Menzoberranzan


Menzoberranzan

Fantastik kurgu romanlarını takip edenlerin aşina olduğu bir isim Menzoberranzan. Burası “Forgotten Realms” serisinin “Underdark”  adı verilen yeraltı yerleşim merkezinde “Drowların” yaşadığı bir şehir ve yine bir çok kişinin aşina olduğu “Drizzt Do’urden” isimli drowun anayurdudur.

Bir grubu yönettiğimiz Fps-Rpg türündeki Menzoberranzan, Dreamforge tarafından geliştirilmiş, 1994 yılında Strategic Simulations tarafından piyasaya sürülmüş. Oyuna karakter oluşturma ekranı ile başlıyoruz. Yönettiğimiz grup için 2 karakter oluşturma hakkımız var. Oyun boyunca, hepsiyle farklı zamanlarda karşılaşmamıza rağmen, centaur (yarı at yarı insan), aarakocra (yarı kuş yarı insan), Drizzt Do’urden ve daha nice karakterden 2 tanesini daha grubumuza alabiliyoruz. Yani maksimum 4 karakterli bir grubumuz oluyor. Kendi oluşturduğumuz karakterimizin ırkını, cinsiyetini, sınıfını, özelliklerini ve profil resmini seçtikten sonra hikayemiz, yeryüzünde drow saldırısına uğramış ve erzak binası ateşe verilmiş bir köyde başlıyor. Hikaye boyunca yolumuz Underdark’a ve Drow şehri olan Menzoberranzan’a kadar gidiyor.

Kazanılan tecrübe puanı, düşmana verdiğimiz hasar, zırh, yetenekler,  büyüler vs.  özellikleri ve inventory ekranını karakterimizin resmine tıklayarak görebiliyoruz. Oyun boyunca bir çok farklı silah, büyü ve iksir bulabiliyoruz. Ancak dikkatimi çeken eksiklik, oyunda alışveriş yapamamamız. Yani bulduğumuz eşyalar işimize yaramıyorsa saklamanın bir önemi yok.

Oyunun grafikleri çok başarılı yapılmış. Çevre ve gördüğümüz karakterler çeşitlendirilmiş ve farklı renklendirilmiş . Dövüş ve büyü animasyonları da tatmin edici olmuş. Sesler ise dos oyunu için yeterli. Yani diğer oyunlardan üstün bir yanı yok. Midi formatındaki müzikler, tehlikesiz durumlarda ağırken aksiyon anında hızlanıyor ve müziklerin bir kaçı hafızada yer edebiliyor. Kontrolleri, klavye ve Mouse ile zorlanmadan yapabiliyoruz. Options menüsünde hareket yönlerini ayarlayabildiğimiz seçenek de var. Oyunun ilerleyen bölümlerinde yerden yükselmemizi sağlayan “levitate” büyüsü şart oluyor, büyüyü en kısa zamanda edinmeye çalışın yoksa oyunu oynayıp büyünün şart olduğu yerlere gelirseniz, o anda bilgisayarınıza iyi davranmayabilirsiniz :)

Zaten seçme oyunları incelediğim için diğer her oyun gibi Menzoberranzan’ı da oynamanızı tavsiye edeceğim. Oyunu bitirmek, birçok dos oyununun aksine uzun zamanınızı alabilir ancak oyun bir rpg’den alınacak bütün tatları verebiliyor. Denemekle pişman olmazsınız :) İyi oyunlar diliyorum…


23 Temmuz 2012 Pazartesi

Heretic


Heretic

Heretic, Raven Software tarafından yapılıp, 1994 yılında id Software tarafından yayınlanmış fantastik FPS türü bir oyun. Dönemin FPS oyunlarından farksız olan amacımız, baş düşmanımızı yok etmek. Bunun için ortalığı keşfediyoruz, anahtarlar bulup kapıları açıyoruz, bu sırada önümüze çıkan zebanileri öldürüyor ve bölümü bitirecek olan son kapıya doğru ilerliyoruz.

Çok kısa ve kaba şekilde hikayeyi anlatayım. Baş düşmanımız d’sparil, oyunun geçtiği yer olan Sidhe şehrini ele geçirmek amacında olan üç kardeş “serpent rider’dan” birisi. Bu üç serpent rider, halkın büyük çoğunluğunu ele geçiriyor ve kendilerine itaat ettiriyorlar ve d’sparil efendileri olarak Sidhe’de kalıyor.

Oyundaki karakterimizin de ırkı olan Sidhe Elfleri ise, serpent riderların büyülerine karşı dayanıklı. Bu sayede, serpent riderların hükmü altına girmiyorlar. Serpent riderlar ve hizmetkarları ile Sidhe elfleri arasında geçen mücadelelerden sonra Sidhe elfi olarak d’sparili yok etmek için maceramıza başlıyoruz.

Grafikler için Doom motoru kullanılmış, güzel tasarlanmış çevre ve çeşitli yaratıklar var. Çevrenin dokuları sürekli tekrar ediyor ama sonuçta dos oyunu. Yaratıklar ise çuval gibi düşüp ölmüyor, parçalarına ayrılıyorlar. Silahların çizimleri de güzel yapılmış.

Müzikler oyuna çok uygun, özellikle birkaç tanesini çok seviyorum. Yaratıkların ve silah seslerinin dışında, zaman zaman karakterimizin gülüşü, zincir tıkırdaması ve su damlaması gibi efektler kasvetli ortamlarla birleşince güzel atmosfer oluşturuyor.

Haritalar oldukça büyük, oyunu tekrar oynadığınızda farklı yerler görebilmeniz mümkün. Bunun yanında bir çok gizli kapılar var. Silahlar çok fazla değil ama etkileri değişik. Mühimmat kalmadığında kullandığımız staff konsepte uymamış, sopayla yaratık öldürmekten farkı yok. Silahlardan başka, silahları güçlendiren ya da düşmanları tavuğa döndüren “tome of powerlar” ve çeşitli “poweruplar” var.

Fantastik dünyayı ve nostaljiyi seven arkadaşlar için eğlenceli bir oyun, deneyin bir şey kaybetmezsiniz çok vaktinizi almaz zaten. Oyunu oynayacak arkadaşlara bol bol save etmeyi tavsiye ediyorum. İyi oyunlar…



12 Temmuz 2012 Perşembe

Red Baron



Red Baron



Birinci Dünya Savaşında efsaneleşmiş Alman pilot Manfred von Richthofen’in lakabı Red Baron. Uçuş simülasyonu oyunu olarak tasarlanmış, savaştan yıllar sonra 1990’da ünlü pilotun lakabı kullanılarak, “Dynamix” tarafından yapılmış ve “Sierra Enterteinment” tarafından piyasa sürülmüş.

Üstünden uçağı gördüğümüz, sağa sola ve ileri geri gidip sadece ateş ettiğimiz oyunlardan farklı olarak, oyunu pilot gözünden oynuyoruz. Uçuş simülasyonu olmasına rağmen uçuş dinamikleri, eğlenceyi ön planda tutmak için gerçekçi dinamiklerden ödün verilmiş. Buna rağmen uçarken seçtiğimiz uçağın modeline göre farklı fiziksel etkilerle karşılaşıyoruz. Grafikleri genel olarak güzel, özellikle uçak modelleri arasındaki farklar çok net, nesneler anlaşılır fakat çevre dizaynı basit. Oyunda ses namına hiçbir şey yok diyebilirim.

Oyunu hem Almanlar tarafında hem de Allies tarafında oynayabiliyoruz, İngiliz ve Fransız uçakları var Allies tarafında. Tek tek görevler almanın yanı sıra, taraf seçip kariyer modunda oynanabiliyor. Seçtiğimiz tarafa göre Red Baron’u kullanabiliyor ya da onu alt etmek için çaba gösteriyoruz. Tek görevlerde ise değişik türde görevler var. Düşmanla it dalaşı, birebir it dalaşı, havaalanınıza saldırıyı durdurma, devriye gezme, keşif uçağına eskortluk ve zeplin avı gibi birçok farklı görevi yapabiliyoruz.

Sonuç olarak, pek ses duyamamamıza rağmen çok eğlenceli saatler geçirebilecek bir oyun olduğunu söyleyebilirim. Piyasaya sürüldüğü yıllarda ödüller olan bu oyunu oynamanızı tavsiye ediyorum.




3 Temmuz 2012 Salı

Street Rod



Street Rod

Caddenin Kralı

Bu sıralar oynadığımız araba yarışı oyunlarının atası Street Rod. Günümüze kadar, 1989, 1990 ve 2005’te olmak üzere 3 tane Streed Rod oyunu çıktı ve 1960 ve 1970 tarihleri arasında geçti.  Bazı filmlerde de gördüğümüz, dönemin Amerikan gençliğinin modası olan “iddaasına yarış” oyunun konusunu oluşturuyor. Tarihlerden de tahmin ettiğimiz üzere Chevrolet, Dodge, Ford, Plymouth marka eski arabalarla, parasına ve arabasına yarışlar yapıyoruz.

Ben size ilk oyun olan Street Rod 1’den bahsedeceğim. Oyun 1963 yılında Los Angeles’da geçiyor. 750$ paramız ve bir gazete var elimizde. Gazeteyi okurken gözümüze kullanılmış araba ilanları çarpıyor ve gençliğin verdiği ateşle paramızı bu arabalardan birine yatırıp garajımıza geçiyoruz.

Garajda aracımızı modifiye edebiliyoruz. Sol alt tarafa bıraktığımız gazetemizden yedek parçalar da bulabiliyoruz tabi bu parçaların arabamıza uygun olması gerekiyor. Parçaları değiştirme işini de biz yapıyoruz ellerimizle. Vida söküp takıyor, eskiyen tekerleklerimizi değiştiriyoruz ve hatta arabamızın üstünü açabiliyoruz. Daha iyi parçalar almak dışında, eskiyen parçalarımızın yerine yenilerini almak arabamızı geliştiriyor ve daha iyi durumda tutmamızı sağlıyor.

İki tür yarışa katılabiliyoruz. 10$ veya 50$ kazanabileceğimiz kısa yarışlar ve 25$, 100$ ya da arabasına yarışabileceğimiz uzun yarışlar var. Ayrıca rakibi tanımak için de yarışabiliyoruz. Şimdiki oyunlar gibi sırası gelen yarışa girmek yok, çekiyoruz arabamızı “Bob’s Drive-in” önüne, yarışmak isteyenleri bekliyoruz, ister kabul ediyoruz ister reddediyoruz. Yarışırken dikkat etmemiz gereken durumlar var. Örneğin düz vitesi doğru kullanamazsak ya da lastiğimiz eskiyse yolda kalabiliriz bu yüzden arabamızı sürekli sağlam tutmalıyız.

Bob’un yerinde, gıcır siyah arabalı ve oyunun başında belli bir süre biz istesek de yarışmayı kabul etmeyen ve hatta bizimle dalga geçen King isimli karakteri yenmek asıl hedefimiz. Oyunda belli ediyor hemen kendisini artis :)

Gerçekçilik ve eğlence bakımından şimdiki oyunlardan hiç farkı yok. Eski oyunlardan da zevk alan arkadaşlara kesinlikle tavsiye ediyorum. Şu satırları yazarken bile tekrar oynama isteği belirdi içimde, en iyisi gidip tekrar oynamak sanırım… :)